Ve sonunda beklenen Cuma sabahı geliyor, yoldaşlar ile bir araya gelip sınıra doğru gaz açıyoruz, o sırada bir kez daha hatırlıyorum " Nisan ayların en zalimidir", kışlık eldivenlerime rağmen, ellerim ancak bir buz kovası içinde olabileceği kadar sıcak. Sınır geçişi öncesi yıllar sonra çenemin titremesinden konuşmakta zorluk çekiyorum.



Vakit öğlene yaklaşırken sınırı geride bırakıyoruz, ilk durak Eray'ın önerisi İskeçe'deki motosiklet ekipmanı satan mağaza, mekana ulaştıktan sonra, patroniçe İclal hanım tarafından, uzun yıllardır işini iyi yapan, sağlam bir kurumun suküneti ve güleryüzlülüğü ile karşılanıyoruz.


Yaşadığım ufak debriyaj sorunum İclal hanımın ustası ile kısa sürede çözülüyor.


Ekosisteme yeni ve eski BMW'ler hakim ama bizim için tepenin kralı henüz kontağı çevrilmemiş olan 97 model 916, balkona yerleşmiş vintage makinelerin kondüsyonları da hayranlık verici.



İclal hanım ve eşi ile tekrar görüşmek üzere sözleştikten sonra kısa bir öğle yemeği ve yüzümüzü tekrar batı'ya dönüyoruz.
Yemek esnasında başlayan sağanak 20 dk kadar bizi takip ediyor ama Kavala'ya yaklaşırken hava açıyor, asfalt kuruyor. Kavala öncesi kilometrelerce uzanan hipnotize edici düzlüklerden sonra enfes virajlara iştahla saldırıyoruz. Yurdumun virajlarında elinden geleni yapmaya gayret edip gene de zaman zaman tutuş sorunu yaşayan S4r, bu virajlarda ancak Hiroşima Tokyo seferi yapan bir hızlı tren kadar dengesiz.
Son bir mola ertesi, Atamızın gençliğinde sokaklarında yürüdüğü güzel Selaniğe ulaşıyoruz, tek sıkıntımız otoban aksine bir buz pateni alanı kayganlığındaki asfalt, Yiğit ve Miko hallerinde memnunlar ama :)
Otele yerleşip, hayvanları da yıkama ve yakıt hizmeti de sunan kapalı bir otopark'a teslim edip, şehir turuna başlıyoruz.


Sabah kahvaltı ertesi motorlar garajda yıkanıyor, şimdiki plan Ata'nın evi ve saat 15:00 civarı Yunan Ducati'ciler ile buluşup takılmak, bu sırada kulağımız motorunun yaşadığı sorunları geride bırakıp, bize doğru tek başına gaz açan Özlem'de. Ata'nın evinde bulunmak ve bir tarihin yazıldığı odaları gezmek herkesi duygulandırıyor, denk geldiğimiz Türk Harleyciler ve Demet ablamız bizim için ayrı bir keyif vesilesi.



Müze ertesi bir kafe önünde sohbet ederken, Özlem, sınır sonrası yaşadığı marş sorununa rağmen sonunda bize ulaşıyor.


O sırada yanımıza gelen Yunan elemanlar ile kısa bir tanışma ertesi, adamlar Özlem'in makineyi toparlamak için ellerinden geleni yapıyorlar, kafe önünde sonuç alamayınca sahildeki Ducati servisine gidiyoruz ama gene de çabalar bir netice getirmiyor.

Akşama doğru Selaniğin doğu ucundaki bir sahilde de vakit geçirdikten sonra şehre geri dönüp, ikinci gecemize hazırlanıyoruz, Selaniğine dönüş yolumuz da diğer kısımlar gibi inanılmaz kaygan.


İkinci gece ertesi tahmin ettiğimizden erken kalkıp, dönüş yoluna hazırlanıyoruz ve bu seferki plan gelişteki 200 üstü hızların aksine yavaş bir tempo ile daha az yorulup eve daha dinç varmak.



Komoti'deki hamburger molası yüzleri güldürüyor.


Aziz vatana giriş ertesi bizi karşılayan serin hava bir Cuma sabahı nostaljisi oluyor ama yorgun olmamıza rağmen keyfimiz yerinde.
Son mola ertesi slogan atıp evlerimize doğru gaz açıyoruz, başta sevgili yol arkadaşlarıma ve ne otobanda ne de şehir içinde beni hiç üzmeyen S4r'ıma teşekkürlerimle.